3 Mayıs 2012 Perşembe 1 yorum

Haydarpaşa ve Gökkuşağı -Foto Arşiv 1-


Arşivimde bulunan fotoğraflarımı paylaşacağım bu yazı dizimde ilk fotoğraf olarak 27 Nisan 2012 günü 6.30'da Haydarpaşa Garı üzerinde beliren gök kuşağı fotoğrafımı paylaşıyorum sizinle değerli okurlar.

Yaptığım İstanbul ziyaretimde sabah kahvaltı yapacak yer ararken tamamen tesadüf eseri karşıma çıktı bu tablo.

Teknik Özellikler:
iso: 400
diyafram: f/8
enstantane: 1/350 sn
odak uzunluğu: 45 mm

Terminoloji için bkz: http://tulunotesi.blogspot.com/2011/08/fotografta-netlik.html

2 Mayıs 2012 Çarşamba 0 yorum

Gümüş Ay

gözlerimi yumduğum vakit
kulağıma çalınan ezgilerle gördüm seni
parlıyordun karanlıklar içinde
belki
gülümsüyordun bana
gökyüzünü seyre daldığımda

yüz insanda yüz farklı düşünce
ben ise
kulağıma çalınan ezgilerle düşündüm seni
yüz insana inat
yüzün gözlerimin önündeydi
yumduğum vakit

gözlerimi açtığım vakit
oradaydın
yıldızların arasında bir prenses
büyük ismi gibi

"içim bir kalabalık"
sıkılmaktan uzak
bütün gece seyredeceğim seni
çevrendeki küçüklere inat
koyu gözlerini

Elimi uzattığımda tutabilseydim seni
bir daha yummazdım gözlerimi
seni görebilmek için
gümüş ışıklarının beni aydınlattığı vakit
kulağına fısıldayacağım
seni düşündüren o ezgileri
Ata...
5 Nisan 2012 Perşembe 0 yorum

Afyon Klasik Müzik Festivali

Uzun bir aranın ardından yeni yazımla tekrardan birlikteyiz değerli okur.

Son 3 gündür Afyonkarahisar 11. Klasik Müzik Festivali konserlerine iştirak ediyorum dolayısıyla bu yazımda festivale değineceğim.

Her ne kadar kulağa garip gelse de Afyon'da 11 senedir düzenli olarak klasik müzik festivali düzenleniyor. Ben de geçen sene başladım festivali takip etmeye. Bu yılda 3'te 3 yaparak firesiz gidiyorum konserlere.
Baştan belirteyim klasik müzikten anlamam hatta o salondaki çoğu insanın benimle aynı durumda olduğunu biliyorum ama yine de o kadar zevk veriyor ki o müziği dinlemek. Konserler XVII-XVII. yy arasında inşaa edilmiş tarihi Millet Hamamı'nda - Afyonluların tabiriyle Gavur Hamamı- yapılıyor.Bu durum da dolayısıyla ayrı bir hava katıyor organizasyona.  Salon çok büyük değil taş çatlasa 70 80 kişiyi alır ama bence yeterli bir sayı bu.

Bu seneki festivalin açılışı Prag Modern grubu ile oldu (yukarıdaki fotoğraf) ve 3 gündür aynı grup değişik eserler seslendirmeye devam ediyor. Yarın(perşembe) da yine Prag Modern ile müzik zevki yaşayacağız ardından sahneyi Türk sanatçılar alacak.

Festival kapsamında sadece konserler yok. Ünlü yazar, şair, oyuncu, karikatürist, fotoğrafçılar da Afyon'un çeşitli okullarında öğrencilerle buluşup söyleşiler yapıyorlar. Yani Afyon bütünüyle kültürel faaliyet havasına büründü bu günlerde ne diyelim darısı yılın kalan 51 hastasının başına...

Yazı sonu çalan şarkı: Zeki Müren - Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun... Çoktan unuturdum ben seni çoktan / Ah Bu şarkıların Gözü kör olsun.............
26 Şubat 2012 Pazar 0 yorum

D&R

D&R internet üzerinden alışveriş sitesine tanıtım amaçlı yazmış ki "Yeni bir albüm çıktı ve sizin D&R'a gidecek vaktiniz yok... Artık sorun değil, siparişinizi verin o size gelsin..."


Bu cümleyi kendime uyarlarsam pek öyle olmuyor. 


"Yeni bir albüm çıktı ve sizin D&R'a gidecek vaktiniz yok dahası D&R'a verecek paranız yok... Artık sorun değil hatta hiç sorun olmadı bugüne kadar, Google'a yazın o sizin yerinize bulsun ve indirin..."
25 Şubat 2012 Cumartesi 0 yorum

Sorma - Aydilge

Dinliyorum dinliyorum olmuyor beğenemiyorum değerli okurlar. Bu ne ya güzelim şarkı mahvolmuş Bir Zeki Müren'den dinlemek var bir de bu var kıyaslanamaz bile.
24 Şubat 2012 Cuma 0 yorum

Afyon Belediyesi ve Özdilek hattı

Buradan Afyon Belediyesi'ni kınıyorum değerli okurlar ha ben kınayınca bir b.k olacak mı hayır tabi ki ama yine de kınıyorum.

Ya ne akla hizmet şehrin temel hattı olan Özdilek hattının güzergahını değiştirirsiniz. Zevk mi alıyorsunuz milleti 20 dk Turex bekletmekten insaf ya.

Binmeyeceğim lan ben de inadına yürüyüp Özdilek'e bineceğim hem daha ucuz...

Yazı sonu çalan müzik falan da yok sinirliyim çünkü.
22 Şubat 2012 Çarşamba 0 yorum

Fetih 1453 ve Ben

...Fatih Sultan Mehmet...
An itibariyle Fetih 1453 filminden çıktım ve yazımı yazmak üzere laptopumu kucağıma aldım. Film gayet iyiydi güzeldi hee efekt görsellik falan filan şimdi buralara girmeyeceğim.

Anlatmak istediğim başka şeyler var. 21.15 seansına bilet aldık sevgili okurlar fakat filmin 3 saat sürdüğünü hesaba katmamışım zira filmin bitiş saati 00.15i buluyor eğer o seansa girseydik son minibüse yetişemiyorduk. tabi bunu fark edince hemen seansı değiştirdik 20.45'e girdik tabi bu sefer de adam gibi yer bulamadık ve dağınık bir şekilde filmi izlemek zorunda kaldık.

Neyse filmi izleyenler biliyordur Fatih tahta çıktığı andan itibaren İstanbul'u almayı kafasına koymuştu sürekli bu doğrultuda planlar yapıyordu hatta (tarihi gerçeklerle örtüşüyor mu bilemem ama) takıntılı bir şekilde rüyasında dahi İstanbul'u görüyordu. Sonuç olarak İstanbul'u fetheden kumandan olarak tarihe geçti.

Dünya tarihinde iz bırakmış önemli insanların biyografilerini okuduğumuzda da benzer tablolar görüyoruz. Hedefe kilitlenme.. Kararlılık.. İleri görüşlülük.. doğru planlama ve zafer.
...Ben...

Peki ya ben? Yukarıda da anlattığım gibi gideceğim sinema seansını planlamaktan bile acizim değerli okurlar. Kimi surları yıkacak topları planlarken ben minibüs saatini dahi planlayamıyorum. Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki "ee o Fatih Sultan Mehmet" tamam orası öyle ama insan ister istemez düşünüyor. Yaşım gelmiş 21'e. Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştayım yani değerli okurlar. Peki ben ne yapıyorum ona bakalım.

Mesela bugün tıklım tıklım otobüsün ön kapısından mı arka kapısından mı insem onu planladım, yarın sabah okula gitsem mi yoksa yatıp uyusam mı onu da planladım ve bu şekilde kısa vadeli planlarımla mutlu oldum. Şu an hayatımda yaptığım en uzun vadeli planın 2 hafta sonra İstanbul'a Kamil Koç'tan indirimli bilet almak olması da trajikomik bir durum tabi ki.

Facebook hesabımda hakkımda kısmı dikkatimi çekti az önce. Yazmışım ki "dileğini tutmuş sayar sonsuzdan geri" (Vega'dan) peki bu gencin dileği nedir? tabi ki bir kız. Sözde malum kişiye mesaj gidiyor o yazıyla tabi. Lan bir insanın tek dileği bu olur mu ya. İşte bu yüzden benden bir Fatih Sultan Mehmet olmuyor değerli okurlar. Hayır bu işi halledebilsem gam yemeyeceğim ama o da yok.

Bu yazının sonunda çalan şarkı: Pinhani'den gelsin Ben Nasıl Büyük Adam Olacağım.............. Herkes köşesini kapmış iyi ama ben nasıl büyük adam olucam / Bir tek seni bana çok gördü dünya...
12 Şubat 2012 Pazar 0 yorum

Nasıl Çekildi? -2- Zoom in Zoom out


Nasıl Çekildi yazı dizimin 2. yazısında zoom in/out tekniğinden bahsetmek istiyorum. Yukarıdaki fotoğraf Ekim 2011'de gittiğim Yedigöller'de çektiğim karelerden biri.

Fotoğrafın exif bilgilerine bakacak olursak:
iso: 200
enstantane: 2sn
diyafram: f19
odak uzunluğu: 18mm

Şimdi de teknikten bahsedelim. Kullanmakta çok zevk aldığım zoom in out tekniği daha çok fotoğrafın kenar kısımlarında ışınsal bir görünüm oluşturup ortadaki nesneyi ön plana çıkarmak için kullanılmaktadır.

Çekim yaparken zoom in ya da out yapabilecek yeterli süreyi elde etmek için uzun enstantane kullanmamız gerekiyor bu yüzden tripod kullanımı şart değerli olurlar. Gün ışığında uzun enstantane ile çekim yapabilmek için makinemizin iso ayarını en düşükte kullanmamız doğru olacaktır.

Makinemizi tripodun üzerine yerleştirip gerekli ayarlamaları yaptıktan sonra deklanşöre basıp aynı anda objektifimizden zoom in ya da out yaparak yazı içinde verilmiş örnek fotoları elde ediyoruz. Tabi bu tip çekimler yapabilmek için zoom yapılabilen bir objektifimiz olması gerekiyor kompakt makinelerde malesef bu tarz çekimler yapamıyoruz.

Zoom in/out yaparken makineyi sarsmamak fotoğrafımızın kalitesini haliyle etkileyecektir. Bu noktaya dikkat etmemiz gerekiyor.



Terminoloji:


Diyafram, İso, Enstantane, pozlama, tripod, kadraj terimleri için: Bakınız
Exif: Exchangeable image  file. Fotoğrafın her türlü bilgisinin işlenmesine olanak tanıyan özellik. Photoshop kullanarak görüntülenebilir.
8 Şubat 2012 Çarşamba 0 yorum

Elimden Gelen Bu

Bugünkü yazım Attila İlhan'dan gelsin...

Elimden Gelen Bu

elimden gelen bu ben iki kişiyim
çoğalmak neyse ne azalmak zor
birisi seni her an bırakıp gittiğim
öbürü kan gibi tutulmuş seviyor
ağzındaki acı alnındaki çizgiyim
gözlerine kirli bir bulut getirdim
hiçbir sevinç aydınlığı onu silemiyor

elimden gelen bu ben iki kişiyim
birisi kapadığın kapılardan gitmiyor
yağmur yağmaksa o güneş açmaksa o
bir yerin üşüse onun sıcaklığı
öbürü en içten çağrını işitmiyor
hüneri ne dersen duygu kaçakçılığı
alıp tutmaksa o basıp gitmekse o
gözleri kıyısız bir deniz uzaklığı

elimden gelen bu ben iki kişiyim
ikisi birden çıkmaya uğraşıyor
bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
birisi yeni baştan serüvene başlamış
öbürü silahında son mermiyi yakıyor
çoğalmak neyse ne azalmak zor

Attila İlhan Yasak Sevişmek kitabının Meraklısı için Notlar bölümüne bu şiir ile ilgili şunları yazmıştır:
sonraları üzerine daha bilinçli olarak eğileceğim bireysel diyalektik konusunun 60 yılları başında şiirime yansıyışı böyleydi.Burada yine bir sevda şiiri havası ve düzeyinde, bireysel çelişiklik, karşıt duyguların çatışması anlatılmak isteniyor. O günler İstanbul'da kalmakla yeniden Paris'e gitmek arasında bocalıyordum. Şiirde duyumsanan biraz da budur.

Ayrıca Ağustos Çıkmazı şiiri için yazdığı notta Elimden Gelen Bu ile karşılaştırılarak okunmasında yarar var ibaresi vardır.

Yazı sonu çalan şarkı: Zeki Müren - Bir İhtimal Daha Var........... Vuslatın başka alem / sen bir ömre bedelsin...
6 Şubat 2012 Pazartesi 0 yorum

Bende Bi' Aşk Var

  • Göksel'in 18 Ocak'ta Bende Bi' Aşk Var albümü son zamanlarda dinlediklerimin en iyisi...
  • Mutlaka dinleyin dinlettirin sevgili okur...
  • Şu an adını hatırlayamadığım Sabah Gazetesi Cumartesi Eki'nden bir yazarın yorumu çok hoşuma gitmişti. Diyordu ki "Albümü dinlediğinizde tüm şarkılar sanki tek uzun bir şarkıymış gibi geliyor." hakikaten de öyle. 
  • Üstelik tek şarkı hariç hepisinin söz müziği Göksel'e aitmiş. Baya iyi yani cidden dinleyin...
Yazı Sonu çalan Şarkı: (bu sefer klibiyle birlikte gelsin) Göksel - Acıyor.......... Acıyor acıyor acıyor / Her yolu denedim bitmiyor / Kalbimin ortasına bıraktırn aşkını / bitmiyor...

1 Şubat 2012 Çarşamba 0 yorum

İyi Akşamlar Sayın Okur Sizinle Yatmış mıydık?


Mart 2011'de vizyona giren filmin yazısını şimdi yazmak ne işe yarar bilemiyorum ama DVD'den yeni izledim filmi değerli okur.

İzledim ve öyle hoşuma gitti ki birkaç satır yazmadan edemedim. O yüzden "kim lan bu bu Erol Egemen" diye sormanın gereği yok.

Filmde Kaan(Nejat İşler) ve Zeynep(Ahu Türkpençe) arasında geçen bir diyaloğa dikkat çekeyim.

Kaan: Rutine dönüşen her şey sıkıcıdır bu yüzden komşunun bahçesindeki çimler hep hep daha yeşil görünür.
Zeynep: İyi ama rutine dönüşmeyen hiçbir şey kalıcı olamaz ki hayatımızda.

Aslında bu ilk diyalog filmin sonunun nasıl biteceğini söylüyordu.

Birbirlerinin tamamen zıttı iki insan, bir aşk ve sonunda gelen ayrılık... Öyle ki film boyu Zeynep Kaan'ı değiştirmeye çalışmakta ve en sonunda Kaan: "Kadınların özelliği nedir biliyor musun? Seni sen yapan özelliklere aşık olup sonra onları senden almaya çalışırlar." lafıyla bu olayı dile getirmektedir zira bu lafın üzerine dedim ki " budur işte aha benim filmim."

Aslında klasik bir senaryo fakat yardımcı faktörlerle çok iyi işlenmiş. Hala izlemediyseniz izleyin yani.

İzleyin ve o an için tüm sıkıntılarınıza bir "aommmmm" çekin rahatlayın kafanızı dağıtın. İzlerken atıştırdığınız şeyleri halıya dökmeyin sevgiyle kalın...

Son olarak Angut kuşu geliyor...


angut kuşu şehir bahçesi. 
angut kuşu zakkum gölge ve tüy dallarda. 
yıka, biricik, bir, damlaları. 
gözyaşlarının
geçmeyi bıraktırmaya evlerin sis çatışı. 
yakın sonsuzluklardan güvey fenerleri..
uyan ey göv, kum dalgalarını yıka şarkınla!
kız gözü durulu, dalgalı deniz,
kıyıları ırakların tüm şaha kalktığı ırmak
ölçümsüz ölçülü uza, derin avluda!
havadan ve denizden gül, kırma şarkısını yellerin! 
karaşın ilk anlayan gözlerinle baktım uzağa.
kalbim, içinde balkı, 
ilk yazı, atta durur tarlası. 
sevi bahçesi.
angut kuşu ah, 
ahuyu bebe tanımadan, 
tınısı sesimde pullanması, 
beynimin, lekeli sularla.
bilinçsiz doğum.
angut kuşu ah! 
ahuyu bebe tanımadan, 
tınısı sesinde, göl pullanması.
angut kuşu!
beynimin, lekeli sularla!
gölge ve tüy durur dallarda
su! yıldız gece akıl taşları kımıldamakta! 
arıyı ve dağ çiçeklerini ruh bilip, 
gecikti, gelecek piçi.



İyi geceler değerli okur tabi böyle bir şey mümkünse...


Yazı Sonu çalan şarkı: (Tabi ki) Gülce Duru/Can Gox - My Woman............Heal my heart heal my soul / Kiss my wounds / Till i am hurt no more... (Kime gideceğini çok iyi biliyor)


Dip Not: O gece uyuyakalıp da bu filmi O'nunla başbaşa izleyemeyen bünyemi ...
24 Ocak 2012 Salı 0 yorum

Hayatımın Amacı-1- Her zamankinden

Ara tatilin girmesiyle hayatımda oluşan boşluğu doldurmak amacıyla 234234198. kez blog yazmaya başlıyorum olmayan değerli okurlarım (aslında adam gibi aralıksız yazsam bir kaç değerli okurum olacak ama olmuyor işte yapamıyorum)

Neyse Hayatımın Amacı ismiyle yazı dizisi gibi bir şeye başlıyorum bugün itibariyle...

Amaç dediysem öyle uzun vadeli planlar falan değil ha

Başlıktan da anlaşılacağı üzere en yakın zamanda "her zamankinden alabilir miyim" diyebileceğim bir mekan edinmek ve bu lafın ardından yan masaya "burası her zaman uğradığım mekan da" bakışı atmak hayatımdaki önemli amaçlardan biri pek değerli okurlar. Kulağa hoş geliyor değil mi...

Bir de "ne zaman kafamı dinlemek istesem kendimi buraya atarım ve çalan slow müziğin eşliğinde kahvemi yudumlarım" mekanı arıyorum ama önce "her zamankinden alabilir miyim" mekanını bulacağım  "ne zaman kafamı dinlemek istesem kendimi buraya atarım ve çalan slow müziğin eşliğinde kahvemi yudumlarım" mekanı daha sonra...


 "ne zaman kafamı dinlemek istesem kendimi buraya atarım ve çalan slow müziğin eşliğinde kahvemi yudumlarım" mekanı özellikleri: 1.kimsenin pek uğramadığı kıyıda köşede kalmış saçma sapan bir yer olacak. 2. yudumlayacak bir kahve olacak 3. slow müzik çalacak. Varsa Eskişehir'de bildiğiniz yer söyleyin de  "ne zaman kafamı dinlemek istesem kendimi buraya atarım ve çalan slow müziğin eşliğinde kahvemi yudumlarım" mekanı yapayım onu...

Vee 234234198. kez sanki ilk sefermiş gibi heyecanla yazdığım yazımın sonuna geldim zaten bizim meslekte her yazıyı ilkmiş gibi bir heyecanla yazmazsan tutunamazsın azizim... (havaya girmek)

Yazı sonu çalan şarkı: Göksel - Aşk bitti........... Gittiğini biliyordum / Bu andan çok daha önce / Bittiğini biliyordum / Ruhunun her zerresinde...
 
;